31 Ağustos 2008

İYİ BİR BLOG VE DİZAYNI NASIL OLMALI?


BİR TÜRLÜ İÇİMİZE TAM SİNEN BİR BLOG DİZAYNI YARATAMIYORUZ ÇOĞUMUZ.
BAZEN BIKIYORUZ BAZEN BİR PROBLEM ÇIKIYOR KULLANIMDA ELİMİZDE OLMAYAN(BENİM ŞU AN OLDUĞU GİBİ),
benzer yazılar ve devamını oku eklentilerim sizlere ömür:(

NE İSTEDİĞİMİZİ BİLSEK TE BİR AKSİLİK ÇIKABİLİYOR..
YA DA TEDBİL İ MEKANDA FERAHLIK BULUYORUZ.
BAZEN DE İSTEMEDEN DEĞİŞMEK ZORUNDA KALIYORSUNUZ AMA YANLIŞ ANLAŞILABİLİYOR BU:))

RUH DURUMUMUZA GÖRE NASIL DEĞİŞİYORSA GİYİMİMİZ VE DİNLEDİĞİMİZ MÜZİK,ONA GÖRE DEĞİŞEBİLİYORUZ BATMAYA BAŞLIYOR ÇÜNKÜ BİR ÖNCEKİ TEMA.

BEN DE KENDİ FİKİRLERİMİ DAHA ÖNCE YAZMIŞTIM AMA NETTE
CİDDİ BİR ARAŞTIRMA YAPIP HEPSİNİ OKUDUM.

KAYNAĞI BELLİ OLDUĞU VE BEĞENDİĞİM BİR TANESİNİ PAYLAŞMAK İSTEDİM.SİZİNDE KENDİNİZİ SORGULAMANIZA YARAR DİYE DÜŞÜNÜYORUM.

BENİM KATILDIĞIM KATILMADIĞIM ŞEYLER VAR GERÇİ BURDA.
KİŞİSEL OLARAK:)) ÖZGÜR OLUNMASI VE İÇTEN YAZILMASI TARAFTARIYIM BEN FAZLA KURAL KAİDELERLE KASARSANIZ HEMEN BELLİ OLUYOR VE BİR SOĞUK HAVA DALGASI YAYILIYOR...
VE BİLGİMİZ OLMAYAN KONUDA SIRF İLGİMİZ VAR DİYE FAZLA ATIP TUTMAKTAN YANA HİÇ DEĞİLİM.

SAYFAYA GİRER GİRMEZ BAŞLIKLARI GÖRMEK İSTİYORUM BEN
VE FAZLA JAVA KODU OLMAMALI SAYFA AÇILMAK BİLMİYOR.

REKLAMLAR GÖZE SOKULMAMALI RAHATSIZ EDİCİ OLUYOR VE KAZARA BASILINCA BEN YENİDEN AYNI YERE DÖNMÜYORUM SÖYLİYEYİM:(

KİŞİYE ÖZEL TEMA KONUSUNA KESİNLİKLE KATILIYORUM.AMA ÜCRETSİZ TEMALARI BİRKAÇ DEĞİŞİKLİKLE "SADECE SİZE ÖZEL" HALE GETİREBİLİRİSİNİZ VE BEN DE BU KONUDA İDDİALIYIM AÇIKÇASI:))

RENK KONUSU ÖNEMLİ PASTEL VEYA SİYAH FON TERCİHİMDİR.
AMA RESİM EKLEDİĞİM İÇİN MECBUREN BEYAZ KULLANIYORUM.

FİREFOX KULLANIYORUM BEN AMA IE DE SÜPRİZ YARATABİLİYOR BAZEN ONUN İÇİN HER İKİSİNDE DE KONTROL ETMEK ZORUNDASINIZ.YOKSA ÇOK KÖTÜ BİR GÖRÜNTÜ YARATIYOR.


UMARIM FAYDALANIRSINIZ..


Milyonlarca internet kullanıcı hergün milyonlarca websitesini dolaşıyor. Yapılan araştırmalara göre kullanıcıların aynı siteyi tekrar ziyaret etme oranı ise %4.
Bir sitenin bu dilim içerisinde yer almasındaki en büyük etkenin ise blog dizaynının güzel olduğu da bu araştırmalarda ortaya çıkan bir sonuç.
Burada sizler için iyi bir blog dizaynı nasıl olmalıdır sorusuna cevaplar aradık.

1- İçerik Bir Konu Üzerine Odaklanmalıdır.
Sitenizin içeriğini iyi bilgiye sahip olduğunuz bir alanda oluşturmalısınız çünkü kullanıcılar bu tip sitelerde daha fazla vakit geçiriyorlar. Yoğunlaşacağınız bir konu hakkında kullanıcıları hoşnut edecek makaleler yazarsanız mutlaka geri dönüşümü yakalarsınız.

2- Ziyaretçilerin Rahatlıkla İstediklerine Ulaşabilecekleri Bir Yerleşim
Ziyaretçilerin büyük bir bölümü arama motolarlarından gelir ve sitenize geldiğinde değişik arayışlar içinde olabilir. Eğer onların istediklerine rahatlıklar ulaşabilmelerini sağlayabilirseniz muhtemelen bir dahaki arayışlarında ilk tercihleri sizin siteniz olacaktır. İçeriğin tamamını anasayfada sergilemek yerine sitenize direkt arama motorundan herhangi bir konu üzerinden gelecek olan kişiler için yan menülere son konular, en çok okunanlar ve arama yapabilecekleri bir site içi arama motoru koymalısınız.

3- Sayfa Yükleme Zamanı Kısa Olmalıdır
Zaman her ziyaretçi için önemli bir unsurdur bu yüzden sitenizdeki sayfaların yüklenme zamanını çok kısa olacak şekilde ayarlamalısınız. Unutmayın ki internet dünyasında milyonlarca rakibiniz var ve sitenizin hızlılığı sayesinde bir çoğunu geride bırakmanız içten bile değil.

4- İçerik En Üstten Başlamalıdır
Kendi gözlemlememe dayanan bir kriter bu. Bildiğiniz gibi Google kullanıcıların isteklerini karşılama amacını ilk surada tutan siteleri her yönden mükafatlandırıyor. Günümüzde ben de dahil olmak üzere birçok webmaster arkadaşın düştüğü hata ise konunun başlangıcına reklamlar yerleştirmek. Bunlar göz yoran ve ziyaretçilerin gördüklerinde pekte hoşlanmayacakları şeyler.

5- Ziyaretçiler İçin Hatırlanabilir Olmalıdır

En önemli kriterler arasında gösterebileceğim bir etken. Eğer bir ziyaretçini sizi tekrar hatırlamasını istiyorsanız internet dünyasındaki diğer sitelerden bir farkınız olmalı. Bu konuda yapılan en büyük hata ise ücretsiz tema kullanımı. Ücretsiz bir temayı sizinle beraber binlerce webmaster sitesinde kullanıyor bu yüzden ziyaretçinin sitenizi karıştırması da büyük bir olasılık. Kendi temanızı yaparak veya ücretli bir tema kullanarak bu sorunun önüne geçebilirsiniz.

6- Reklam Çöplüğüne Dönüşmemelidir
Ziyaretçilerin sitelere gelme sebebi aradıkları herneyse onun hakkında bilgi almaktır. Reklamların her köşeye yerleştirildiği bir sitede içeriği bulmak samanlıkta iğne aramak deyimindeki kadar zordur. Sizce böyle bir siteye ziyaretçinin tekrar gelme olasılığı var mıdır? Bence imkansız.

7- Her Tarayıcıya Uygun Olmalıdır
Günümüzde ziyaretçiler neredeyse 3-4 tarayıcı kullanıyor. Eğer siteniz bunların herhangi birtanesinde sorun veriyorsa muhtemeler ziyaretçi kaybın yaşayacaksınız. Bu yüzden acilen websitenizin tarayıcılarda nasıl çalıştığını test etmelisiniz.

8- Tasarımda İyi Renk Seçimi
Göz zevkine hitap eden herşeyin diğerlerine göre bir avantajı vardır. Sitenizi tasarlarken seçeceğiniz renkler ziyaretçileri hoşnut ederse kazanan siz olursunuz. Kullanacağınız cırtlak renkler veya psikolojik açıdan insanları rahatsız edecek renkler sitenizin tercih edilirliğini azaltır.

9- Yazıların Okunulabilirliği Kolay Olmalı
Bu kısım bloğun formatından çok tema tasarımıyla alakalıdır. Unutmayın ki birçok ziyaretçi sitenizdeki yararlı bilgileri yazdırıyor. Bu yüzden içeriğinizin formatı iyi olmalıdır. Kalın yazılar, beyaz arkaplan, listelenmiş yazılar kullanarak ziyaretçilerinizi hoşnut edebilirsiniz.

10- Önemli Konuları Göz Önünde Tutun
Kullanıcıların sitenizde kalmasını sağlamanın en önemli yöntemlerinden bir tanesi de önemli konuları göz önünde sergilemektir. Böylece kullanıcılarda merak uyandırıp o konuları da okumaları sağlanabilir. Örneğin "Fobi" içeriğine sahip bir sitenin üst kısmında yada yan menüsünde "Fobilerin Listesi" başlıklı bir konuyu sergilemesi gibi.

Derleyen : Harun BASIRLI
Kaynak : VandelayDesign Sitesinden Derlenmiştir
benim aldığım kaynak:wadetime

30 Ağustos 2008

ZAFER BAYRAMI

KUTLU OLSUN..!!


GÜNÜN ANLAM VE ÖNEMİ---


Birinci Dünya Savaşı sonunda imzalanan Mondros Mütarekesi ve Sevr Antlaşmasıyla yurdumuz tamamen elimizden alınıyor, vatanımızda hür olarak yaşama hakkımıza son veriliyordu. Yüzyıllardır üzerinde bağımsız olarak yaşadığımız bu topraklar düşmanlara veriliyor,
bizim de bunu kabul etmemiz isteniyordu.
Türk milletinin bu durumu kabul etmesi elbette mümkün değildi.
19 Mayıs 1919'da Atatürk'ün Samsun'a çıkmasıyla, lideriyle kucaklaşan Anadolu, Atatürk'ün önderliğinde Kurtuluş Savaşı'nı başlattı. Amasya Genelgesi'nin yayınlanmasının ardından Erzurum ve Sivas Kongreleri yapıldı. Daha sonra 27 Aralık 1919'da Ankara'ya gelen Atatürk,
23 Nisan 1920'de TBMM'yi kurdu. Böy-lece hem memleketin yönetimi halkın iradesine verilmiş oluyordu. Hem de Kurtuluş Savaşı'nın merkezi Ankara oluyordu.
TBMM meclisi yaptığı görüşmelerde yurdun durumunu ve kurtuluş çarelerini aradı.
"Misak-ı Millî sınırları içinde vatanın bir bütün olduğu ve parçalanamayacağı görüşü"nden hareketle, düşmanla mücadele kararı alındı. Oluşturulan düzenli ordularla savaşa girildi.
İlk başarı, Doğu'da Ermeni çetelerine karşı kazanıldı. Daha sonra, Batı cephesinde, Yunanlılarla, I. İnönü ve II. İnönü Savaşları yapıldı. Bu savaşların kazanılmasıyla Yunanlılar'a büyük bir darbe indirilmiş oldu. Bunun üzerine Yunan ordusu yeniden saldırıya geçti. Saldırı üzerine Mustafa Kemal, or-dularına: "Hattı müdafaa yoktur sathı müdafaa vardır. Bu satıh, bütün vatandır. Vatanın her karış toprağı vatandaşın kanıyla ıslanmadıkça terk olunamaz." emrini verdi.
Türk askeri, büyük bir azim ve fedakârlıkla bu karara uydu. 23 Ağustos ve 12 Eylül 1921 tarihleri arasında yapılan Sakarya Meydan Muharebesiyle, Türk milleti 1699 Karlofça Antlaşmasından beri ilk defa toprak kazanmaya başlıyordu.
Sakarya Savaşı, Türk milletinin savunma durumundan taarruz durumuna geçtiği önemli bir savaş olarak da tarihe geçti.
Bu zafer sonunda, TBMM tarafından, Mustafa Kemal'e "gazi" unvanı ve "Mareşal" rütbesi verildi.
Türk tarihinin dönüm noktalarından biri olan Sakarya Savaşı'ndan sonra, büyük bir taarruzla düşmanı tamamen yok etme kararı alındı.
1922 yılı Ağustosuna kadar, hazırlıklar tamamlandı. Güneydeki Türk birlikle-ri, büyük bir gizlilik içinde Batı cephesine kaydmld". İstanbul'daki cephane depolarından silah ve cephane kaçırıldı. İtilaf Devletleri tarafından tahrip edilerek kullanılmaz hâle getirilen toplar onarıldı. Yeni silâhlar satın alındı. Ordumuza taarruz eğitimi yaptırıldı. Bu hazırlıklardan sonra, Gazi Mustafa Kemal'in başkomutan-lığını yaptığı ordumuz, 26 Ağustos 1922'de düşmana saldırdı. Bir saat içinde düşman mevzileri ele geçirildi. 30 Ağustos'ta düşman çember içine alındı. Sağ kalanlar esir alındı. Esirler arasında Yunan Başkomutanı Trikopis'te vardı.
Bu savaş, Atatürk'ün başkomutanlığında yapıldığı için Başkomutanlık
Meydan Muharebesi olarak adlandırıldı.
Büyük Tarruzun başarıyla sonuçlanmasından sonra düşman, İzmir'e kadar takip edildi.
9 Eylül 1922'de İzmir'in kurtarılmasıyla yurdumuz düşmandan temizlenmiş oldu.
Hain düşmanın, haksızca ve alçakça işgaline "dur" diyen ve kanımızın son damlasını akıtmadan yurdumuzu bırakmayacağımızı dünyaya ispatlayan bu büyük zaferi her yıl,
30 Ağustos günü, bayram yaparak kutluyoruz.

29 Ağustos 2008

yolculuk nereye??



Sanırım bu konuda hem en zor konuşacak hem de en
çok şey söyleyecek insan benim..
çünkü tam ortasındayım bütün bu bahsedilenlerin.markanın,uyuşturucunun,cinsel açlığın,sigaranın,özentiliğin,yanlış keşfedişlerin..herşeyin en ortasındayım..
durumu iyi olmayanların,orta kesimin,hali vakti yerinde olanın..
özentinin,bağnazın,tutucunun,başıboşun..
daha bir çok çeşit hepsi etrafımda...
kimi arkadaşım,kimi sevmediklerim,kimi de dilden dile macerası gezen-ki zaten dilden dile gezmesi için macera yaşayan insanlar
herşeyi duyuyorum ve inanamıyorum
öylesine korunmuşum ki,annemin bahsettiği cam fanustaydım sanki
ama liseye başladığımdan beri o fanus inceliyor yavaş yavaş
yakında da yok olacak zaten
ama ne mutlu bana ki gerek kendi yapımdan gerek de yetiştiriliş biçimimden dolayı fanustan çıktığım zaman da bu tür şeyler bana yaklaşamayacak..
büyüdükçe farkettim ki bu yaşta ne duyarsa ona yöneliyor insan
iyi-kötü farketmez,sadece karşıdaki biraz süslü anlatsın,yeter
sonrası malum
'bir kerecikten birşey olmaz' o kadar yagın ki..
bir kerecik iç,bir kerecik çek,bir kerecik..................
kandırmaca,yalan,dolan..
bir kerecikten o kadar çok şey oluyor ki,o kadar pişman oluyorlar ki..
işte o bir kerecikten sonra pişman olmayanlar,ailesinin çizmeye tenezzül etmediği yolu aniden ve kocaman yanlışlarla çiziverip o yoldan dönmemeyi de gurur sayıyorlar..
pişman olanlarımız içinse yapacak birşey yok.bir daha yapmayabilir,çok korkmuş,
acı çekmiş olabilir.ama aynı bağnaz kesimin yaptığı gibi ister istemez onları dışlıyorsunuz.farkında bile olmadan..
çünkü onlar sizin çocuklarınız,asla yapmazlardı,ama yaptılar..
bu acıyı farklı şekillerde yaşıyorsunuz.döverek,konuşmayarak,herşeyi yasaklayarak,daha da kötüsü okuldan alarak..
sadece sonuç hep aynı.bir daha asla güvenmiyorsunuz.yeniden yapmasın diye o korkuyu onlara bırakıyorsunuz..bir şeklide bu kırıklık onlara yansıyor.
ama aslında tek öğretmeniz gereken bir şey vardı onlara.

SEN BİR BİREYSİN,KİMSEYE İNANMAK YADA ONLARIN YAPTIKLARINI YAPMAK ZORUNDA DEĞİLSİN.SANA GÜVENİYORUM,ZATEN İNANACAĞIN İNSANIN BUNA DEĞECEĞİNİ ZAMANI GELİNCE ANLAYACAKSIN.O ZAMAN DA YANINDAYIZ.

duymak istediği tek şey bunlar işte.üç satırdan ibaret-ki bir neslin heba olmaması için ayıracak bu kadar vaktiniz vardır diye düşünüyorum.
bunları duymayınca da kendilerine güvenmiyorlar,ailelerinden duyamadıkları şeyleri tüm dünyaya kanıtlama çabasına giriyorlar.kimisi aklı başında tabii ki,bunu okuyarak kanıtlıyor,hem kendi hayatını hem devamını getireceği nesli garantiye alıyor.
fakat ne yazık ki BÜYÜK bir çoğunluğu bunu 'saparak' kanıtlamaya çalışıyor.zamanında konuşmayan aileyi büyüyünce zorla susturuyor..-zamanında konuşmadınız,ilgilenmediniz,ne bu ilgi bıktım yaa defolun - vs vs vs
işte böyle zamanlarda kahretmemek gerekiyor bence,vazgeçmemek..baskıysa baskı,sadece bundan anlayanlar var..
farkı,herkes gibi olarak elde etmeye çalışıyorlar..
işte tam da burada marka ve kötü alışkanlıklar,ahlaksızlıklar devreye giriyor..herkes yapıyor,herkesin var baş savunmaları..
peki ben hiç mi demedim bunları,hiç mi marka istemedim babamdan??
Ama zaten onlar seçimi bana bırakmasa,bir kere olsun iyisi olsun zihniyetinde olmasak bunu da demezdim.
bunları yazıyorum çünkü yazmazsam ikiyüzlülük olur.ama işin içinde sebepler var..
gençler arasında bir yarış yok,ama ister istemez kademeler oluşuyor.iyi ve eğitimli ailelerin iyi ve eğitimli çocukları kaliteyi tercih ediyor.sadece ve sadece rahatlık adına.ama durumu olmayan,yada kalitenin farkında olmayanlar ise bunu direkt 'benim ne eksiğim var acaba' diye algılıyorlar ve gerek aileye baskı gerek daha kötü yollarla elde etmeye çalışıyorlar.olmadı sahtesi.ama bu onları öylesine yaralıyor ki,ya başka şekillerde(sigara,uyuşturucu,sevgili..)kendilerini kanıtlamaya çalışıyorlar ve kendi maddiyatının suçlusu onlarmış gibi 'iyi çocuk'ları da batırıyorlar.ve bundan zevk alıyorlar..böylece hepsi kötü oluyor,kademesiz..
bir de iyi ve eğitimli ailelerin kötü çocukları var.bunlar da aynı şekilde yaralıyor diğerlerini.sadece ve sadece diğerleri için giyiniyorlar,normalde iki spor ayakkabı bir bot yeterken(durumu iyi ve zevkli olanlar birer tane fazla da olabiliyor)
ayakkabı odası olanların ciddi psikolojik rahatsızlıkları var diye düşünüyorum.biliyorlar çünkü,diğerleri onlara ulaşmaya çalışacak,diğerleri cahilce çırpınırken onlar kahkahalarla bir tane daha alıyorlar,bir tane daha,bir tane daha...ki en büyük tehlike de onlar zaten.
iş dönüp dolaşıp bilinçli ve konuşan ailelere geliyor,ki zaten bu yazıyı okuyanların,ya da yazmamı bekleyenlerin böyle olduğundan eminim..olmayanlar ise ders alır mı,sanmıyorum,kafalarının dikine gidecek onlar..
Zaten zaman ayırıp araştırıp okumazlar ki..
17 yaşında bir çömez mi akıl öğretecek bize diye düşünecekler..düşünsünler.
Ama yetiştirdikleri çocukların posta gazetesinde terör,ekonomi,hükümet gibi haberlere değil de ikinci sayfadaki iğrenç ötesi ve gereksiz sosyete sayfasındaki haberlere ve haydar dümene yönelen ve gittikçe çoğalan,çaresizlik,cahillik fışkıran sorulara ilgisi olduğunun da farkındadırlar umarım..

ANA , OĞUL ve ÖTEKİ KADIN


Sıkça tekrarlanan bir inanca göre 'Anneler evlatları için yaşarlar'.
Anneliğin bu fedakarlık boyutu üzerine yüzlerce yazı okumuşsunuzdur.
Yazılmayan şudur:
Annenin, 'doğurduğum varlık için yaşamalıyım' kararı, ister istemez doğurduğu varlığın da onun için yaşaması özlemini barındırır içinde; en azından o varlık öyle hisseder.
Doğumla başlayan bu karşılıklı adanmışlık hissi, hayat boyu sürer.

Mitoloji, gökler tanrısı Zeus'un, Leda'yla birleşebilmek için kuğu kılığına girdiğini yazar.
Leda kuğuyu alınca şöyle der:
'Bir kuğum olduğundan beri intihar etmekte özgür değilim artık'...
Çocuklar, hasretle beklenmiş kuğularıdır annelerinin...
Ve hayatına bir kuğu giren anne, 'intihar etmekte bile özgür değildir artık...'
Lakin annenin bu esareti, ister istemez kuğusunu da tutsaklaştıracak ve bu ikiliyi aynı tutkunun prangalarıyla birbirine bağlayacaktır.
Onlar sevginin rehineleridirler artık ve şefkatin pamuktan kıskacında yaşayıp gideceklerdir.
Hayat, koruyucu meleğin kanatları altında öyle rahattır ki kuğular bir süre sonra alışırlar.
Bu konfor alır götürür onları...
Terli sırttaki bezler, gurur okşayan sözler, 'Bak senin için bu börekler', 'aman ne zahmetler'le hepten şımarırlar.
Zamanla kart bir tavusa dönüştüklerinde bile 'analarının biricik kuğusu' muamelesi görmenin tadından vazgeçemezler.

* * *

Erkek kuğular açısından öykünün devamı biraz değişiktir:
Günlerden bir gün 'öteki kadın' çıkagelir ve aşk tanrısı Eros'un okunu fırlatarak ana-oğul arasındaki gönüllü tutsaklığın prangalarını çözer.
Sonra da 'evcil kuğu'nun tüylerini yolup, ona aslında Zeus olduğunu hatırlatır.
Ancak oğul için annesi, 'ilk kadın'dır. Ondan sevgiyi, şefkati, fedakarlığı öğrenmiştir.
O yüzden de, her yeni kadını, 'ilk kadını' ile kıyaslar.
Bu kıyaslama, üçgenin her üç ucu için de daimi bir mutsuzluk kaynağı olmaya adaydır.
Bundan böyle oğulun tanıştırdığı her kız, annenin bakışlarında test edilecek oradaki bir ışıltıyla kabul görecek ya da bir bulut kümesiyle geri çevrilecektir.
Annesini seven bir evlat için hayat, o adanmışlığı geri ödeyebilmek uğruna adanmış bir başka hayata dönüşecektir.
Hayat, üç bilinmeyenli bir denklemdir artık...

* * *

Bundan sonrası üçüne kalmıştır:
Fedakarlıkta sınır tanımayan bir anne, geceyarısı
'Kuğumun sırtı açılmıştır, gidip örteyim' dedi mi, iş biter.
Bu durum karşısında kimi kuğular dilleri döndüğünce artık bir tavus olduklarını anlatmaya çalışırlar. Kimileri ise 'öteki kadın'dan hiçbir zaman göremeyecekleri bu ilgiden gizli bir haz duyarak sırtlarını uzatırlar, kartlaşan tüylerini sevdirmek için...
'Öteki kadın'a, sinirle o tüyleri yolmak düşer genellikle...
'Yolamayan' ise, bunun intikamını kendi oğluna aynısını uygulayarak alır.
Nasıl olsa şimdi onun da bir kuğusu vardır; sırtını örtebileceği, eş seçebileceği...
Her 'öteki kadın', potansiyel bir 'ilk kadın'dır çünkü... ve kendi öteki kadınlarını yaratır.
Sevgiyle ipotek konulmuş hayatlar silsilesi böylece kuşaktan kuşağa sürer.

* * *

Kıssadan hisse:
Bir evlada bırakılacak en büyük miras, özgürlüktür.
Ona özgürlük devredebilmek için de önce sizin özgür olmanız gerekir.
Bırakın sırtını kendisi örtsün. Bu hem sizi, hem kuğunuzu özgürleştirecektir.


Can Dündar

GENÇLİK NEREYE GİDİYOR?


Sevgili Pandoram mimledi beni.Bu sefer zaten dilimizden düşmeyen ve bizi çok yakından ilgilendiren bir konuyla.Konu; ÖZENTİ GENÇLİK NEREYE GİDİYOR?

Bu kez cadımla ikimiz mimlendik.Yani aynı konuyu o da kendi yorumuyla yazıcak burda.
Ama ard arda olmasın dedik.Önce ben tabii zira dersaneye başladı bile cadıcım zamanı olunca yazıcak:)

Ben bir kaç tür gençlik görüyorum,daha doğrusu bir çok...
Aslında konumuz özenti kısım da olsa..

Bu beni zaman zaman şaşırtsa da,eskiden beri böyle gelmiş olduğunu da görüyorum.
O yüzden hiç "aahhh eskiden değildi böyle,nerde o zamanki .........(siz doldurun boşlukları,sevgiler,aşklar saygı vsvs çoğaltırlar ya:P) demiyeceğim.
Çook eski zamanlarda da yozlaşmış,her şeyin suyunu çıkaran saçma sapan ve ahlak yoksunu bir guruh vardı.O zama da suistimal edilen duygular, daha ileri gidersek ailelerine zulum edenler ve babası belirsiz çocuklar vardı.Ne görse içeriğine bakmadan uymaya çalışan şuursuzlar hep vardı.
Her dönem bir özenti dalgası gelip kandırılması ve beyni yıkanması en kolay olan ,kişilik kanıtlama ve reşit olma çabasındaki masum gençeleri önüne katıp toplumda kapanmaz yaralar açmıştır. Hippiler,anarşistler(12 eylül öncesi toplaşan gruplaşan kavga eden suç işleyen kan döken gençler),62 kuşağı vs vs bunlara örnektir.
Bir çok suçsuz ve topluma katkısı olacak akıllı vatansever gençte kaybedilmiştir bu hengamelerde.

Doğru oluşumlar kadar yanlışlar ve bunlardan istifade edenler her zaman olmuştur.
Daha derin ve ciddi bir konudur bu tabii.

Ama günümüz gençliğine bir temel oluşturmuş olması açısından önemlidir.
Gençlerimiz çokça örnekler görüp kendilerine bir yol çiziyorlar ve doğru seçimler yapmalarında yetiştiriliş tarzı da ciddi bir rol oynuyor.
Aileler bu konuda ne kadar önemli görevleri olduğunu unutuyorlar bazen ve göya seçimi onlara bırakıp,sonsuz özgürlük verdiklerini bahane edip sorumluluklarından feragat etmeye kendilerince vicdanlarını susturmaya çalışıyorlar.
Her gördüğüm ezik ve özenti,ne yaptığını bilmeyen tuhaf gencin ailesini merak ettim hayatım boyunca.
Ya da vakitsiz saatsiz olmaması gereken yerde yapmaması gereken pislikleri yapan gençlerin yüzünde bir ışıltı bir mutluluk zerresi görmemekle birlikte kimbilir nelerden kaçtıklarını,ruhlarındaki hezeyanı beynini bu sebeplerden uyuşturmaya çalıştıklarını düşündüm.
O anda aileleri nerede ne yapıyor çocukları düşünüyorlar mı acaba?
Ya da olmayacak kılıkta dışarı çıkan gençleri sokaklara nasıl salıyorlar nasıl tehlikeler bekliyor onları anlatıp neden nasıl engel olamıyorlar?
Benim sevgili arkadaşım der ki,
Yargılama kimseyi,bir insanı ne yaptığıyla değil,neden yaptığıyla değerlendir her zaman..
Sadece kendisi için yaşayan,bir evladın sorumluluğunu almaya yüreği olamayan ama bunu hesaplamadan dünyaya getiren sonra oluruna bırakan ebeveynlere lanet ediyorum.
Aynı şekilde ailesinin gösterdiği bütün çabaya,sevgiye anlayışa ve yaşadığı güvenli ortama rağmen kendisini bulamayan gençlere de çok sitem ediyorum içimden.
Ve geleceğe endişeyle bakmama sebep oluyor bu.
Tek suçlu aile değil hiçbir zaman.Ama bütün yüküde gençlerin zayıf omuzlarına yıkmamak gerektiğini düşünüyorum.
Toplum olarak hepimiz sorumluyuz her bir gençten..

Artık yetişkin ve kendi kanatlarıyla uçmaya günbegün yaklaşan bir evlat sahibi olarak,
ben kendi sorumluluklarımın farkındayım.
Mükemmel olamam belki ama elimden geleni gücüm tükenene kadar yapacağımı biliyor ve beni mahçup etmeyeceğinden eminim.
Tek istediğim sağlam bir kişiliği ve ruh yapısı olsun ve kendi ayakları üzerinde kimseye tutunmadan,sendelemeden dursun.
Her konuyu açık açık konuşabiliyoruz ve en küçük psikolojik sorununda benimle paylaşamıyorsa,yada yetmediği yerde doktordan yardım alabileceğimizi söylüyorum ona.
Kendini bulma sürecinde çok olgun ve aklı başında olduğunu görmek beni inanılmaz mutlu ediyor ve gururlandırıyor.
Özendiği ufak tekef giyimdir,saçtır vs dir sorun etmeden ama ipin ucunu kaçırmadan bir ortak yol buluyoruz mutlaka.
Anlaşmazlıklarımız kavgalarımız olmuyor mu?ohooo olmaz mı?
Ama görüyorum ki kötü örnekler eğer başıboş ve ne yaptığını bilmez halde bırakmazsanız etkilemiyor gençleri.
Enerjilerini ve deli çağlarından gelen meraklarını doğru yönlere ve uğraşlara kanalize etmelerine yardımcı olmalıyız.
Destek olduğumuz yönlendirdiğimiz şeyler ilgi ve yetenekleri doğrultusunda olmalı.
Spor,resim,enstruman çalması,sosyal ve kişisel gelişimine faydası olacak her şeye katılmasına teşvik etmeliyiz.


Tikiler,emolar,ünlüler,diziler ve binbir türlü özentilikle gençlerimizi kaybediyoruz.İnternette kontrolsüzce her gördüğünden etkilenen boynunu yana devirip resimlerini her yere yollayıp üye olanlar,trend bu moda bu diye küçük yaştan itibaren botoxlarla silikonlarla uğraşan takıntılı ve kompleksli kesim diğerleri için de büyük tehlike oluşturuyor.Dergilerde gördükleri raşitik tiplere benzemek için kusarak hayatını tehlikeye sokan blumia lı kızlar artıyor..Görüntüye bağlanması her şeyin ve kafaların boş olması eğitimin arka plana atılması acı verici.
Ve bu yaz cidden gördük ki cadımla,bir çok olduğu gibi görünmeyen ve ailesinden utanan genç var.Varoşlardan sosyete(!?) türüyor ve bu hırs çocukları olmadık yerlere savuruyor.
Söz geçmiyor ya da en kötüsü bazılarını aileleri teşvik ediyor.Çektiklerini çocukları çekmesin diye göya..Kendi ayakları üzerinde sağlam durarak sahip olunabileceğini maddi-manevi güce ve şans denen şeyin asıl çalışmaya bağlı olduğunu anlatmıyorlar.
Özümsetmiyorlar.Kolayı seçmelerine göz yumuyorlar.Yanlışı.
Bazıları da umursamıyor.İpin ucu kaçtıkça kaçıyor.

Güzel ve aklıbaşında,vatansever ve Atatürk ü rehber almış ,
eğitim için hiç bir fırsatı kaçırmayan kişisel gelşimine özen gösteren harika bir nesil de geliyor.
Blogger gençlerden çoğunu seviyorum.Recep, Karazade ilk aklıma gelenler.
Çoğalmaları için dua ediyorum diyebilirim:))

Burada da kendini kaybetmiş rotasını şaşırmış genç bir kesim var malesef ama oraya hiiç girmiyim.Zaten yazı aralıkları açık olsun diye çok uzun oldu yazı.
Sabredip okuyan varsa parmak kaldırsın:))hediyelerim olucak kendisine.

Unutmadan,topu hemen BRİDGET e veee bir nesil yetiştirmekte olan UMAR a atıyorum.
Mümkünse..

28 Ağustos 2008

İÇİME KAÇTIM..EVDE YOKUM..

Evvet kahvaltı edip geldiim.
Her sabahki gibi canımın içi bridget gene aradı ya kahveye ya kahvaltıya mutlaka çağırır bıkmadı benden:))
Olmadı tavasını menemenini alıp o bana gelir hehe:D
Aslında dolu işim var ama feci keyfisizim yapasım gelmedi.

Bir blog düzenledim.
Bridget te kalır mı(hem tövbe etmiştim bir daha ona yapmamaya)ama olmadı,
gene yaptım(salak bendeniz:PP seviyorum bu cazgırı napiiimm)

Felsefe yapasım var ama kendi kendime..

Bu ara kafam çok karışık(herkesin öyle sanırım)
Ve insanlar beni şaşırtmaya devam ediyor (dostlarım bile)
Ve her geçen gün "kötü" olmaya karar veriyorum(ama yapamıyorum)
Nedense ben bir öneride bulunduğum zaman-ki her konuda fikir beyan etmem- kimse umursamaz (değer verilmemek mi oluyor bu kişisel özgürlük mü bilemedim)
Bana bir öneri geldiğinde uymak zorunda kalıyorum(sırf kendini değerli hissetsin-kırlmasın, değer verdiğimi görsün ya da "mutlaka benim iyiliğimi istiyordur" mu,
yoksa direk kendime güvensizliğimden mi bunu da bilemedim)
İşin en tuhaf yanı ben benim istediğim yapılsın diye diretmem ya da yapılmayınca (hele içinde benim emeğim yoksa) hiç üstüme alınmam,
Oysa ben yapmayınca bozulan sinirlenen hatta nerdeyse şahsi mesele haline getirenler önceden ak dediğine kara diyenler olması beni üzüyor..
Yoksa ben fikrine aklına ve zevkine güvenmediğim kimseye "sen ne dersin" demem,
dediğim zaman da bu "ne dersen yaparım" demek değil.
Sadece fikir alışverişi,ortak bir noktada buluşma isteğidir.
Ben ne dersem onu yap diye ısrar etmediğim ve saygı duyduğum gibi..
Düşündüğüm birşeyler mutlaka vardır kendimce(ama doğru ama yanlış)
Bütün bunlar beni...
Üzüyor..kırıyor...
Belli etmiyorum..

Bir çok değerin artık geçersiz olduğunu hissediyorum..bazen de görüyorum..
Neyse mimlemişti pandoram ben de paslıcam daha,
konu değiştiriyorum:S

günaydıın


KAHVALTI EDİP GELİCEM:)

26 Ağustos 2008

BALKON=TERAS=HUZUR


Bu evi almaya niyetlenip ilk geldiğimizde inanılmaz bir mutluluk duymuştum balkona çıktığımda,büyük ve önü açık,her daim aydınlık hatta denize bakan balkon yüzümüze acaip bir sırıtma yerleştirivermişti:))
çünkü ara sokaklardaki evlerinde bile balkona çıkmadan duramayan bendeniz, balkonunu bir yaşam alanına çevirmekte oldukça inatçı:)..

Benim için balkon=yazmak-çizmek=müzik dinlemek=kitap okumak=ÇAY=sohbet
gece ise nescafe-radyo ikilemidir.
yani huzur anlamını taşır.

Zira eski evdeki ufacıcık balkona tahta bir divan ve dar dolap yaptırıp açılır kapanır masa sığdırıp bir de camın önüne çiçekler ve radyo koyup mutlu mesut yaşamayı elindekilerle kendi cennetini yaratmayı bilmişimdir yıllarca.

Çocukluğum kare şeklinde minnacık bir balkonda geçmiştir,oraya her yaz bir iskandinav kanepe(cırt yeşil ve tahtaları cilalı meşe formika) ve sehpa konur küçük bendeniz kitaplarını doldurur o sehpaya bütün gün oturup okurdu diğer yandan da arka tarafa bakan balkonlardaki hayatları izlerdi..Hayaller kurar,kendini unuturdu annesi onu yaşıyor mu diye gelip bakana kadar:))

Ama cadı ve duyarsız olarak gördüğü(bazen de yara almaması için hayattan itinayla öyle olması için uğraştığı) kızı ,yanıbaşında kocaman deniz manzaralı balkonu görünce o gün hayatı boyunca unutmayacağı bir duyarlılıkla aslında içinde nasıl bir pamuk olduğunu gösterip ağlatmıştır:)
Hani şu sallanan sandalye durumu
Unutmadan,aldım o sandalyeyi ama hala koymadım balkonun köşesine,birazdan üşenmezsem koyup resmini çekicem sizin için.

YAZININ DEVAMI İÇİN BURAYA TIKLAYIN


Neyse evde daha marangozlar var iken geldiğimde balkondayım,bir tek masa ve sandalyeleri yollamıştım sadece eve .
Derken ben balkonda çalışanlara yemek getirmiş hazırlarken bir yandan da çene çalarken şöyle olsun bunu da yapsanıza diye mahalle eşrafı tabi aniden bir gürültü camlar çerçeveler değişip ne kadar gömme dolap varsa(dolap içlerine metrelerce kablo lamba spot sokuşturan zevki seveyim:))
bendeniz onları fırlatırken izlemeye doyamadılar.
Evi yeniden yıkıp yapıcaz mı diye izliyorlardı sanırım.
Hatta ev nasılsa boş diye badanacı kapıyı açık bırakır gelir bakarlar,mutfak gelir benden önce yeter bakarlar,böyle bir durum sözkonusu,çok eğlenceli:))
Eee hele balkonlardan hayatı izlemek bambaşka..
Karşı apartman -bizim site dışı ama balkonu tam benim sağ yanıma daha doğrusu bal gibi dibime denk gelen- perde kımıldadı.
Hatta sevindim ben de tanışıcaz en azından merhaba diyecek herhal diye.
Ben burdayım öhömm edasıyla perde düzeltiyomuş gibi dakikalardır kıvranan sonunda dayanamayıp balkona çıkan komşuyla bir gözgöze geldik ki-en samimi olunacak en yakın cam onunkiydi:)

Amanın!! hani gençlik döneminizde anlamsız ve sebepsiz yere yada basit nedenlerle birilerinden hoşlaşmazsınız,hatta hazzetmezsiniz ve her görüşünüzde "hıhh" diye kafanızı çevirisiniz ya vebalı görmüş gibi.Üstüne üstlük benim çok yakın ama bağlarımız kopmuş bir akrabamla evlenmiş:S
Bu 24 virgüllü cümleden anlayacağınız üzre,onunla gözgöze geldik!
İkimizde 22o wolt cereyana tutulmuş gibi sarsıldık,yalpalandık ama artık çok geçti!
Kahpe kader bizi burun buruna sokmuştu,en kötüsü de her ikimizde ev sahibiydik.
Yani bu da bu işkence sonsuza kadar süredebilir,
kötü komşu yeni bir evsahibi de yaptırabilir demekti.
O içeri kaçarken yüzümde hain bir sırıtmayla ve donmuş merhaba gülümsememle kalakaldım.

V e sürekli tuhaf bir iletişme çabası bizi zaman zaman çok eğlendiriyor:)
Vücut dilini kullanmaya çalışıyor sanırım.
Mesela o balkonda bakınırken kazara bizim balkona biri çıksa bir vakit süzüp sonra çimdiklemişler gibi içeri kaçar.
Beni geçtik büyükler bile gelse insani bir şekilde gülümsemez hayvani bir tavır sergilemekten çekinmez.
Öte yandan balkonu oturmaya müsait olmadığı halde biz ne zaman otursak(ki bizim bütün günümüz,öğünlerimiz,ara menülerimiz balkondadır ve bu sabittir) o da koşarak içerden itiyorlarmış gibi çıkar,sonra sağa sola bakar ne yapacağını bilemez şekilde ve balkonda kova sandalye ne eline geçerse içeri taşır koşturur çalıcaklarmış gibi:))
Balkonu yıkarım o da suyu alır koşar,cam silerim o da siler,kış kıyamet demez ben kapıyı aralarım süpürürken o anda hemen açar sonuna kadar
Ve en kötüsü bunları yaptığını bizden başka farkeden olmasa paranoyak damgası yediğimizle kalıcaz:S
Geçen gün tenteyi indirip kaldırıp ses yapınca oğluşa fısıldayarak dedim ki
"aman oğlum yapma şunu ya dikkat çekme koşturucak şimdi görünmemeye çalışıyorum ooff"
cadı da aynen fısıldayarak devam etti tabii
"şşşştt napıyosun yaa yakında mekan değişmemiz gerekebilir,tanınmamaız lazım aranıyoruz kırmızı bültenle"
koptuk tabi ama nasıl bu sefer de gülüşmemize çıktığını belirtmemize gerek yok sanırım:))

Dün gece de çay bahçesine gittik karşımdaki şahane bi yer resimlerini çektim,her yerinde şadırvanlar var şıkır şıkır çok içaçıcı tahta çardaklar var masaların üzerinde,yeşil ve kırmızı sandalyeler..
Hatta hep gözüm takılırdı gelip geçerken,hala gidip bir çay içememiştim ama bridgetim annesi ve biz cadımla gittik bi akşam keyfi yaptık kii oohh nasıldda esiyordu alışkanlık yapabilir burası bende yarın akşam da tavla oynamaya niyetimiz var briyle:))

Dönüşte gene balkona çıkan komşucağızım bizi aşşağıda kikirdeyerek gelir görünce bir sarktı ki düşücek tutucaz diye bekledik bi süre:))

Ben mi?takıyor muyum?
Asla!
Keyfimi kaçırmaz böyle küçük şeyler ve asla istifimi rahatımı bozmam kimse için..

Hatta çook eğleniyorum içten içe bakalım bugün ne aksiyonlar yapıcak diye:)

Öpüldünüz...

25 Ağustos 2008

DAHA MUTLU OLAMAM..



BUGÜN PAZAR YEMEĞİNE ÇAĞIRDI ANNECİĞİM SONRA ONU DA ALIP ALIŞVERİŞ MERKEZİNE GİTTİK.ÇOCUKLARA SÖZ VERDİĞİ OKUL ÇANTALARINI VS ALMAK İÇİN ANANE KIYAĞI DURUMLARI YANİ:))
BİZİM NAZLI ANNECİĞİ ÖNE OTURTTUM BİZ ARKADA TEPİŞE SAVAŞA GİDERKEN SAKİNLEŞİP MP3 DİNLEMEYE DALDIM.CADININ MP3 Ü AMA BU SEFER:))
HİÇ DUYMADIĞIM Bİ ŞARKI BENİ MEST ETTİ GELENE KADAR TEK KULAĞA O TEK KULAĞA BEN DEFALARCA TEKRAR DİNLEDİK.
DÜN GECE MOR VE ÖTESİNDEN Bİ ŞARKI İSTEMİŞTİ CADIM O ARADA BENDE MERAK EDİP "DAHA MUTLU OLAMAM" ADINDAKİ ŞARKILARINI İNDİRMİŞTİM.DUYMUŞMUYDUM HİÇ HATIRLAMIYORUM AMA MUHTEŞEM.
SİZ DE DİNLEYİN İSTEDİM:))
GÜZEL VE MUTLU GEÇSİN GÜNÜNÜZ..
BENİM GİBİ KÜÇÜK ŞEYLERLE MUTLU OLMAYI BİLEN BİRİ YAZMIŞ OLSA GEREK:)

güne kahveyle başladım
ağzım kuru zihnim açık
beyaz camda görüntüler
hepsi o kadar dürüst ki

hayatımdan çok memnunum
aşk bitti aşk aptallıktı
bir de sigarayı bıraksam
kimse tutamaz artık beni

küçük şeyler sevindirir ruhumu
hayal bile edemezdim ben bunu

daha mutlu olamam
daha mutlu olamam

yağmurlu bir akşam üstü
radyo açık, köprüdeyim
derken bir anda fark ettim
başka bir hayat yok ki

durdum sustum gülümsedim
gözümü açtım ben değiştim
kızdınız,siz haklıydınız
artık size gerek yok ki

küçük şeyler sevindirir ruhumu
hayal bile edemezdim ben bunu

daha mutlu olamam
daha mutlu olamam (bu akşam)

24 Ağustos 2008

HAYAT BIZE MUTLU OLMA SANSI VERMEDI...

Hayat bize mutlu olma şansı
vermedi
Biz kendimizden başka
Herkesin üzüntüsünü
Üzüntümüz,
Acısını acımız yaptık.
Çünkü dünya'nın öbür ucunda,
Hiç tanımadığımız bir insanın
Gözyaşı bile içimizi parçaladı....
Kedilere ağladık
Kuşların yasını tuttuk.
Yüreğimizin yufkalığı
Kimi zaman hayat karşısında
Bizi zayıf yaptı.
Aslında ne güzel şeydir
İnsanın insana yanması
Sevgili...
Ne güzeldir bilmediğin birinin
derdine üzülmek ve çare aramak.
Ben bütün hayatımda hep
Üzüldüm, hep yandım..
Yaşamak ne güzeldir be sevgili
Sevinerek, severek, sevilerek,
Düşünerek...
ve o vazgeçilmez sancılarını
Duyarak hayatın

Yılmaz GÜNEY

22 Ağustos 2008

CANIM YAZMAK İSTİYOR..YAZAMIYORUM..



Sürekli bir şeyler anlatma isteği içindeyim.
Sü-rekli bir şeyler keşfediyorum,öğrenmek bana delice bir mutluluk ve en önemlisi keyif veriyor,paylaşmak istiyorum bir an..
Bir oyun,bir blog,bir şarkı,bir kitap,bir fikir hatta.
Belki de işimizi kolaylaştırıcak bir çözüm.Teknolojik veya sıradan bişey..
Hayata dair yeni öğrendiğimiz o kadar çok şey var ki..
Yaşayıp bitirdiklerimiz,güldüklerimiz,ağladıklarımız..
Ve blogumuz olmasının bir yükümlülüğü,yaptırımı bir amacı olmasa da içtenlikle yaptığımız şey zaten kişisel paylaşımlar..
Bildiklerimizi ve elimizden geleni birbirimiz için kullanmak kadar güzel bir şey var mı?
Ve toplumsal sorumluluklarımız da var elbette böyle bir şansa sahip olduğumuz için.
Elimizdeki fırsatı suistimal etmeye ve boşa yer kaplamaya gerek yok.

Neyse uzattım gene ama beni anlar sevgili blogdaşlarım,
Sonra diyorum ki,bunu çoktan bilenler ve hatta bıkanlar vardır,yolları düşer şimdi
"amaaan bunu mu keşfettin peehh!" derler diye vazgeçmiş buluyorum kendimi.

Oysa benim duymadığım gibi başkaları da duymamış olabilir pek çok şeyi.
Mesela okumaya doyamadığım bloglar var,her gün açıp hepsini şöyle bir readerimden okuyorum "google reader" i bilmeyen varmıdır diyorum,tam olarak anlamam ve kullanmaya başlamam zaman aldı ama benim için çok faydalı(arada format attırdığımda kısayollara eklediğim sürekli bloglarımı kaybediyordum mesela yada blogrolluma tek tek eklediklerim arada blogger ın azizliğine uğrayıp kayboluyordu ve daha bir çok şey var anlatacak)
Yok yok biliyolardır diyorum kalıyorum:S
Hoş incegülüm bilmiyomuş hatta tongaya basmış bu yüzden ona faydam olurdu ancak ama:)

Mesela şu aşşağıda gördüğünüz pembe beyaz blogrol şaheseri kendi google readerimden ve oraya yönlendiriyor sizi.Benim okuduklarımı(bir kısmını)siz de okuyun diye.

Baştaki pembe widget se rss sağlayıcımdan onu da bugün keşfettim:)
Rss nizde sorun varsa nasıl yeniden alınır onu bile keşfettim ama adres çubuğunda rss sembolü neden görükmüyor bulamadım sanırım yeni alındığından:S
Her haltı da bilmiyorum yani.

kısayollarımdan geziyorum(diğerlerini),örneğin bir fotograf düzenleme sitesinde neler yapılabileceği beni hayrete düşürüp mest ediyor ve bunu anlatmak istiyorum bazen eğitimci araştırmacı blogger edasında sonra bunu yapan forumlar vardır diyorum.Oysa ben aradığımda da indirip kurmak dışında online seçenekler birarada bulamadım.

Gönlüme göre bir dolu header yapabildim artık tema değişmemeye kara verdiğime göre header değişebilirim dünya para veriyolar bazı şahıslar(isim vermiyim) 4 dandik header için her mevsim değişiyolarmışş:PPyirim aklınızıı

Html şablonda bildiklerimi unutmuşum oysa eskiden blogcuda deli gibi şablon yapardım değişirdim vs ama uçup gitmiş bi headeri oturtamadım geçen gün deliricem yapamazsam,
bilen duyan yardım etsin.Gasu ya da yasin e sormaya utanıyorum artık yaa çocuklar okuyomusunuuzzz:((

İşte böyle kafam karman çorman bu ara.Bu yüzden oturup adapte olup yazamadım.
Çok ta sıcak sıkılıyorum artık sonbahar gelsin:((.

19 Ağustos 2008

SAHİBİNE BENZEYEN OBJELER:)))))))))))))



Bunları ilk keşfeden kim sizce?
Doğru cevap, tabii ki binbir surat,çokamaçlı cadı:)
Adını da SEBATİ koydu:P
Ama birini bir akrabaya kaptırdı delirdi dişlerini sıkarak vermek istemiyorum yaaaa
bile dedi lakin benim zorumla verdi yeniden aldı ertesi gün,
E dedim bize de alsaydın ya
Veee bizim de birer tane oldu benimki bebe olan adı BEBATİ
Diğeri oğluşun adı NEBATİ ymiş ve aileymiş bunlar,ve kalem olarakta görev yapıyolar isterseniz:))
Eee sahipleri gibi çok amaçlı sırıtıklar acaip şekerler dimi:D

SOYU SOYDAN....


Küçük kız annesine "İlk insan nasıl dünyaya geldi" diye sormuş,
"Tanrı Adem ve Havva'yı yarattı, çocukları oldu ve insanoğlu yeryüzüne
yayılmaya başladı yavrum" diye izah etmiş annesi..
Birkaç gün sonra küçük kız aynı soruyu babasına sormuş..
"Binlerce yıl önce maymunlar vardı" demiş babası,
"Bizler de evrim geçirerek onlardan türedik.."

Farklı iki cevaptan aklı karışan kız annesine gidip
"Nasıl olur anne" demiş "Sen bana insanın Tanrı tarafından yaratıldığını,
babam da maymunlardan geldiğini söylüyor.. Karıştırıyorum.. "

"Karıştırıcak bir şey yok" demiş annesi gülerek,
"Ben sana kendi ailemin geçmişini anlattım.
Baban da kendi ailesininkini anlatmış, bir tanem..!"

14 Ağustos 2008

ben doğduğum gün müzik listesi

On 12th Jul 1971 ...

The Number 1 single was:
Middle Of The Road - "Chirpy Chirpy Cheep Cheep"
For Number 1 single over the subsequent years Click Here

The Number 1 album was:
Simon & Garfunkel - "Bridge Over Troubled Water"
For Number 1 album over the subsequent years Click Here


Born on 12th Jul:
1943 - Christine McVie ( keyboard player, vocalist, Chicken Shack / Fleetwood Mac )
1947 - Wilko Johnson ( guitarist, Dr Feelgood )
1949 - John Wetton ( bassist, vocalist, King Crimson / Roxy Music / Asia )
1952 - Liz Mitchell ( vocalist, Boney M )
1984 - Gareth Gates


Are we missing your favourite star's birthday? If so, you can add it here!

ÇOK YAKINDA SİNEMALARDA..!!

Yeterince fotoğrafı olmayan bendeniz,sonunda bir yüzü olmadığı sonucuna vardırtmaktadır.
Oysa fotoğrafını çektirtmeyi sevmemekle birlikte,bunun ardında derin izler taşımaktadır..

Resmini çekecek hiç kimsesi yoktur ve fotojeni denen şey onun yakınından bile geçmemektedir.
Kendisini ne zaman azıcık hoş hissetse ve bunu kendisi objektiflere yansıtmak istese,
aman tanrım!!!
Ya aynada gördüğünün alakası olamayan bir yüzle karşılaşır (çekebildiyse)

ya da resimlerde tanımlanamayan bir cisim çıkmaktadır onunla birlikte ama her sefer!!!!!!!!

Bendenizi nasıl bir son beklemektedir ve yanıbaşında ne vardır??

DEVAMI KİTAP VE SİNEMALARDA!!!

(AMA TIKLAYIN GENE DE AFİŞ VE KİTAP KAPAĞI İÇİN!)
..


























VE TABİİ KİTAPÇILARDA..!!!
TÜKENMEDEN AYIRTINIZ..

GALA ÇOK YAKINDA:)

ASIL YILDIZIN GERÇEK YÜZÜ VE HALİ İÇİN TIKLAYIN

(BÜTÜN KARİZMAMI YERLE YEKSAN ETTİN DİYE FECİ BOZULDU DA CADI,AMA AFİŞLERİ BERABER YAPTIK O AYRI HEHE)

DÜNYADA BİR İLK!

BENDENİZİN FOTOĞRAF ÇEKTİRME ÖZÜRLÜ OLMASININ ALTINDA YATAN GİZLİ SEBEPLER
VE BİLMEDİĞİNİZ SIRLARI..!
ARTIK HALKLA BULUŞMA ZAMANIDIR!
DÜNYADA BİR İLK!

HEM KİTAP HEM FİLM AYNI ANDA MEDYADA:))
HEM AFİŞ HEM KAPAK AYNI:)
YAZAR ÇİZER OYNAYAN BENDENİZ...VEEEEE........

bekleyin ....yarın!!

13 Ağustos 2008

RADYO DİNLEE

Televizyondan uzak kalmaya çalışan ve bana bir şey vermeyen program ve dizilere başkaldıran bir birey olarak:)) diye başladım ama öyle bir giriş yaptım ki gerisinde bişi yok hayal kırıklığına uğramayın.Tercihlerimden bahsetmek istedim birazcık.

Sadece abuk şeyler yerine ruhuma çok şey katan ve benim için hakikaten ilaç olan şeye yani müziğe daha çok zaman ayırıyorum bu ara diyecektim.
Özellikle tatilde zaten kafam şişmiş durumda evde de plajda da radyo dinledim sürekli.
Mp3 ümüde dinledim ama hep aynı şarkılar artı ben slow tercih ettiğim için yaz ruhuna uymadı ve bendeniz radyoya iyice dadandı.

En çok çalan şarklardan bazıları şunlardı ;
(tamamen tarzım dışı olduğunu belirtmeden geçemiyeceğim)
Ama çok güzel ve kıpır kıpırdılar,hele ajda ya bayılıyorum gene yeni albümü harika
FLU GİBİ ve HİÇBİR ŞEY ESKİSİ GİBİ OLAMAZ benim favorilerim bayıldım şu an bile onları dinliyorum.Albümü en yakın zamanda alıcam.dinlemek için tıklayın

ajda pekkan-aynen öyle

zeynep dizdar-sana güvenmiyorum

murat boz-uçurum

hadise-deli oğlan

serdar ortaç-şeytan

Tarkan-arada bir

Aşık olduğum,hüzünlere boğanlar,yani benim tarzlarım;

Feridun Düzağaç-(çok özel bir adam o)
1.söz ver
2.yüzün
3.kurumuş ölüyorken
4.özledim

Sezen Aksu
Yol arkadaşım(o ne söylese kabulüm)

Kutsi-aynadaki yüzünün karşılığı benim

Sürekli çalarak cinnet geçirtenler ise şöyle,artık her duyduğumda radyoyu bombaymış gibi kapatıp denize attım kendimi ya da çığlık atarak kanal değiştirdim ama nereyi açsam onlar vardı kabus gibiydi yarabbim,böylece neden her zaman radyoyu açık tutmadığımı da anımsamış oldum:)
Bir de cıvıttıkça cıvıtan yalak dj bozuntuları var ya,her laflarına kahkaha ve alkış efekti koyuıyorlar bi yandan,aptal ya millet galeyana gelip o tiksinç espriliere gülücekler sanki öööööööö:PPPP

demet akalın
mucize

ferhat göçer
biri bana gelsin(ıııyykkkkkk)

ismail yk
bas gazaaaa

deniz seki
aptal

Zevkler ve renkler tartışılmaz gerçi ama müziksiz geçmez benim günüm..
Ben rock severim yerli yabancı ne olursa:)) emre aydın a bayılırım.
şebnem ferah teoman ve yüksek sadakat severim.
Bir de slow..ruhuma dokunması gerek önce sözlerin sonra melodinin.
Yabancı tercihim olsa da,feridun ve sezen ilk sırada.
Çok seçiciyim ama tek şarkısına hayran olduklarım da var tabii.
Bu liste bitmez ben müziksiz yaşayamam.Yaşayanlara şaşarım.
Melodili günler dilerim...


DİNLEMEK İÇİN PLAYERA TIKLAYIN LÜTFEN
---------
Flu Gibi Remix - Ajda Pekkan
--------
Aynen Oyle - Ajda Pekkan
----------
Hic Bir Sey Eskisi Gbi Olamaz - Ajda Pekkan
---------
..

12 Ağustos 2008

Deniz Kum Güneş Bendeniz..Hayat Güzel-dir-midir???

yaa bir insan hangi konuda konuşursa o konuda belasını bulurmu bu nasıl şeydir nedir bu yaa:(
Bilen bilir içimde kötülük barındırmam hatta abartı yanlış anlaşılırım kendimi anlatmaktan acizim o derece ama gene de yaradanın boş zamanına denk düşüyorum gücendiriyomuyum nedir (tövbe töbeee)

Çoook gençken herkesin yüzü gözü sivilce dolar bende olmaz, hehehe demeyi bırakın birine yan gözle baksam ıyykkk diye,ertesi gün bende de patlak verir:)

Ne güzelde oldu amanın benim şablonum demeye kalmaz mutlaka bi aksilik çıkartır ve halledemeyip değişmek zorunda kalırım,dışardan işi gücü yok tabi oynuyo hıh derder:(

Bir laf ederim susup susup,alışıksın içine atmaya ne demeye hava aldırtmaya çıkartıyosun be salak(estafurullah demeyin:) hemen anında yanlış anlaşılır bi güzel,tersine denk getirmeyi mutlaka başarırım yufkadan yapılmış gibi görünen bana gelince taş keser kafamı yarar:(

Ne zaman bir şeyden emin olsam,illa canımı sıkacak bir ayrıntı olur.

Yarın burdayım derim internet kesilir mahçup olursun.

Nasıl bir bitmez tükenmez soldan kalkmadır bu,nasıl kara bahtım kem talihimdir bende anlamadım da anlamaya da çalışmamakla beraber,bununla yaşamaya alıştım ben.....

Tatile kaçarsın bir güzel acaip depresif halde, bronzlaşıp kendinle uzlaşmak için,gidene kadar yalvaran yakaran eti puf çocuklar orda canavara dönüşür,anne sultan zaten bir amiral ama çocuklara bir de yeğen eklenince taraf çoğalır amirale karşı ve ciddi bir haçlı seferinden ben olmasam dönülemezdi büyük ihtimal.

Abiciğin su kaplumbağalarına hastayım akvaryumda acaip tatlılar ama
"al kızım senin olsun götür" demesiyle yuvaya alınan kaplumbağalar adlarına yakışmıcak çeviklikte dakka başı kaçar(tavşanı boşa geçmemiş numaracı bunlar be) ,üstüste çıkıp köprü kurup atladılar yere hep bücürler,onlara basıcaz korkusuyla gece gündüz isketeye yatar 3 gün sonunda koyarsın akvaryumlarına geri.
Buyrun resimleri;

"Aman annecim ya bu eve bu mutfak olmaz yakışmıyor" deme gafletinde her yıl bulunan bendeniz çenesidüşük bu sene dinlenesi tutar ve ben hazır ordayken mutfak ta yaptırılır iyi mi,
kim yıkadı yerleştirdi boşalttı bilin bakalım???
Hatta annemin inatla atmaya kalktığı babanne yadigarı bakırları kim ovup parlatıp tanınmaz hale soktu mutfak seti kenarlarına ve sehpalara dizdi hmm?
Sonuç mu,değer abiciğime yorgunluğum buyrun ;


Ama şu raftan ben de istedim hatta marangoz iki güne getirim dedi,anneme "boşa heveslendirme benim hiç bir istediğim olmamıştır görürsün" desemde dinlemediler ama raf maf ta gelmedi..:(


Ama tatil güzel şey,tekne gezileri(orda bile yemek berbattı) ve
her yerim yeni yanmıştı çok acıyodu güneşlenemedim bile zehir oldu:(

şahane plaj,tertemiz deniz,bacaklarını ısıran balıklar,ertafta binbir insan türevi:)
karate kidler,köpek ördek yüzdürenler,turistler....

Heykeller yapan oğluşum,ufo gören masum köylüm:))
diğeri de kumdanadamımız..

Bol kitap okuma imkanı ama hepsi kumlu:) şeytan yıldızını önce ben okudum sonra değiştik..
ee cadıyla kitap kavgası olmazsa olmaz tabii ki,

Küçük şeylerden mutlu olmayı beceren insan bendeniz,doğumgünümü tatilde bir kuru pastacıklada geçirmiş olsam,gene benim sektirmediğim dostlarım beni aramamış,ummadıklarım aramış olsa da,tersine alışkın olmadığımdan ve bundan sonrasını da unutturmak işime geleceğinden balkonda bir çay bir kitap molası bana yetmiş hatta artmıştır.
Kendimi kuaföre götürdüm hediye olarak saçlarımı kestirdim işte daha ne olsundu:)
En sevdiklerim yanımdaydı ya...

Bu stres ve sinir harbinden daha tatil bitmeden eve dar kaçılır,sen misin şikayet eden "evcağızım sen bilirsin halcağızım" diye taşı toprağı öpülür:))
Ama nete bile hasretle döndüğümde pc kullanılmaz haldeydi o ayrı mesele,neyse sonunda hastaneden çıktı şükür,inşallah idare eder bir süre daha..

Öperim hepinizi...

MEKAN AYNI İSİM FARKLI:))

Teknik ayrıntılara gelelim birazcık,evelki yazımda bahsettiğim gibi bol resim ve renkli yazı sevdiğim için ve çoğunlukla uzun olduğundan (gerçi devamını oku ekliyorum artık ama)
,geniş sayfa kullanmak BENİM İÇİN daha uygun olur diye düşündüm ve BEN sidebar bölümünü "sağda" daha çok seviyorum,sayfaya girince direk yazılar okunmaya başlıyor ve diğer dostlarıma yaptığım bloglar(onların arzusuyla) geniş ve solda sidebar olan temalardı ve kendime de aynı tarz yapmak bana yakışmazdı diye düşündüm.
Yani yanlış anlaşılmamak düşüncesi de vardı işin içinde açıkçası.
Ama çokta vahim bir takıntım değil bu durum tabii ki.Bazen paranoyak olduğumu kabul ediyorum:)
Ama beni bilen bilir,bilmeyen de kendi bilir:P))

Artı zaten kişisel bir blog,rahat okunması gerektiğine kesinlikle katılıyorum,
burda dostlarımızın öneri ve istekleri çok değerli (öyle olmasa yorumları açmazdım isimsizlere bile)
ama onun dışında alanlar "KİŞİYE ÖZEL" olmalı, mümkün olduğunca kişiyi yansıtmalı, tarzına ve içeriğine uygun olmalı örtüşmeli diye düşünüyorum.

Elbette birbirimize yapıcı eleştiriler ve elimizden gelen tecrübemiz olan konularda yardımlardan kaçınmamalıyız bunun için ben teşekkür ederim ve yapabileceğim her şey için her zaman herkese yardıma hazır olduğumda bilinir zaten:))

Tam olarak içime sinen ve benimle %100 uyumlu budur diyene kadar da elimden geliyor madem,denemekten gocunmadım.Hatta ruh durumuma göre değiştiği bile olmuştur.

Neyse nerde kalmıştık devam edelim teknik konulara, hevesimi almış ve sorun çıkmasından bıkmış olduğum için hazır temaların:S artık kendime bolgger ın sunduğu bir altyapıyı uyarlamayı daha uygun buldum çünkü evvelden yapamadıklarımı artık öğrendim ve kendim ekleyebiliyorum
Mesela arkaplan resmi,başlık arkaplanı,tarih yanına ikon yapabiliyorum artık(yuppiii:))
ve herkeste olanı sevmeyen bir kişi olarak ne kadar sade olursa o kadar özel hale geleceğini biliyorum.sıkıldıkça ufak ayrıntılarla oynamam yeterli olacak ve bunlar farkedilmeyeceği için göze batmayacaktır.
Bu yüzden mutluyum.

Lakin pc geldiğinden beri sayfaların (nette okuduğum her şey) sol duvara yapışık nedense,
bilen varsa yardım etsin lütfen bu yüzden biraz daha dar ve kenarında pay olan bir şekle çevirdim başka bir sebebi yok belirtmek isterim:))

Blogger ın ciddi bir yazarlık iddiası yoksa,(ki olmaması tercihimdir,takdir ve zevk okuyanındır) sadece belirli bir konuda ciddi yazılar yazmıyorsa(ki bu gündeme göre değişir tabii ki)
İçinden geleni yazmak için dönem ödevi gibi taslak yapmasına karşıyım (zaten yazarken taslak işte) o zaman içten ve samimi olmuyor yazılanlar.
"İçinden geldiği gibi" de olmuyor.
Robottan çıkmış gibi yazılmış ya da haberajanstan bildiriyor.... gibi olan yazılar beni itiyor bu da şahsi bir tercihtir elbette)

Ame genel olarak ter telden çalan ve her tarzda hayran olduğum çeşitli fikir ve sınıflara dair bloglar var ve her birinin bana bir şeyler kattığını düşünüyorum..Görüyorum..Hissediyorum...
Ve öğrenmeyi seviyorum..
Beğenmediklerim,iğrendiklerim, onaylamadıklarım,benim hayata bakışıma taban tabana zıt bloglar ve yazılar da görüyorum ama bana hoşgörülü olmayı ve fikirlere saygıyı hatırlatıyor bu.Yargılamam. rencide edici tek kelime yazma hakkı görmem kendimde asla.Yapıcı olamayacaksam yıkıcı olmak haddime düşmez derim.İrademe güvenirim bu konuda:)
Fikrimi söylemekten çekinmesem de yerle yeksan etmeye çekinirim.

Türkçe kurallarına elimizden geldiğince uymaya çalışmalıyız ona şüphe yok.Ama bazen konuşma diliyle yazmadıysan bir olayı,komik bir an bir acuze hale dönüşebiliyor.
Buna dikkat etmek bu yüzden fazla deforme etmeden biraz sokak dili kullanmak zorunda kalıyoruz.Ölçüsünü kaçırmadan.Argoya ve msn diline ise sonuna kadar karşıyım!

Artık tatil zamanı sona ermekte ve okullar açılınca bloguma daha fazla ve daha düzenli zaman ayırabilirim diye düşünüyorum.
Umulmadık aksilikler ve nahoş süprizler olmadığı müddetçe..
İyi niyetle fikirlerini esirgemeyen(değer vermeyen yapmaz bunu sessiz kalır)
ve elinden geldiğince yardımcı olan dostlarım,ve umar çok çok teşekkürler.:))
incegülüm canımın içi bundan kelli böyle yani...:)))


Bloguma bir isim bile bulamadan başladım yazmaya ve öylesine bir isim verdim geriye dönüp baktığımda bir tarz oturduğunu gördüm zamanla ve bana uyan bir isim buldum artık bugün pandoram sayesinde:)) Ama kendisi bilmiyor hala :))
Farkındamısınız bilmem,blogumda siyasete yer vermiyorum,daha önce söylediğim gibi bunu yapmamın bir sebebi ve amacı var.Özellikle böyle yani.
Politika ciddi bir konu çok çabuk yanlış anlaşılabiliyosun ve gereksiz polemik ve can sıkıcı durumlar doğurabiliyor bazen.Ama "yönetilen" ve "temsil edilen" biz olduğumuza göre,herkesin söz hakkı var.Yazanlara gider fikirimi söylerim gerek duyarsam.Yani fikrin olması için uzman olman gerekmesede yazmak için bir birikimin olmalı.Ve zevkle okurum.
İlgisiz değilim asla ülkemde olup bitenlere ve yitip gidenlere..
Endişelerim var gelecekten yana.Umutsuzluklarım var hatta zaman zaman.
Bir görüşüm yok değil elbette ama paylaşıma uygun gördüğüm sınırlarda blogumda her şey gibi bu da benim için.Yazabilirim de gerek duyarsam ve söylenmemiş bir söz olduğuna inanırsam eğer..

Ve ben kendime değil BLOGUMA koydum bu ismi yanlış anlama rekoru zorlanmasın.
Ve arada güncel olaylara dokunsam da benim blogum konu dışında olduğu için
APOLİTİK
koydum adını...Anlamına takılmayın yani fazla..
Çünkü APOLİTİK olmak başlıbaşına bir seçimdir...Sadece blogum için böyle...
..

11 Ağustos 2008

alooo geliyoruumm


YARIN YEPYENİ YAZILAR TATİL RESİMLERİ VEEEE ÖZEL CEVABIMLA BURDAYIM,ANLAYANA:))))

HEHEHEHE:)))))))





yok devamı:P arkası yarın

09 Ağustos 2008

DEREDEN TEPEDEN

Bugün büyük bir tembellikle evde oturup kalakaldık cadıyla bir yere gitme planımız vardı ama oğluş gece bize gelen babanesiyle gitti orda kaldı ertesi gün dersaneye gidicek diye bütün gün ulaşamadık her ikisinede gelirse kapıda kalıcak diye çıkamadık.Bende yarın formata yollarım pc yi bugün artık kendime özel bir şablon yapmalıyım dedim,azcıkta sevgili dostumun dürtmesiyle:)

-sade yap artık şu blogunu yaa değişip durma yeter..!!
okuyucuları kaçırıcaksın bak çok güzel bir kitlen var senin,her gelişte başka olmaz ki canım (bi tatlı söz bir iğne tekniğiyle çalışıyoruz yalnız:))

-yaa bende istiyorum da kesin karar veremiyorum tam yapıyorum bitiyo ya bir aksaklık oluyor temadan gelen,en iyisi sade beyaz tema dedim ama header benim için önemli ve nedense bu blogumda görünmüyor,dün bütün gün uğraştım(valla bak)eski blogumda da aynı sorunu yaşamıştım,yerleşim-sayfa öğelerinden eklediğim header görünmedi pc den kaynaklanıyor herhalde dedim önce ama başka bloggerlara yaptım oldu,neyse kafam karıştı sizinkini de benzetmiyim bana,şablon seç ten kalsik bir şablon seçerseniz yandaki eklentilerde kaybolmuyor hadi başlayalım dedim aa bir baktım sabah yorum yeri üstteydi gece altta:))

acaba görünürmü dedim denedim bir header aaaaaaaaa şok!!!!

nasıl oldu bu diye ben kendimi kaybetmiş görmezken dünyayı elektrik kesildi:(
bahtsız bedevi tabi ben bi vakit balkonda oturdum bekledim cadımla çene yaptım ama sonunda yat borusu ile gidip zıbardım:))
Neyse sabah kalktım ah dedim şimdi gene kurulucak sistem ve gene görünmüyecek header ama bozulmadı baktım şablon düzelmişti:)
deli gibi bin tane header baktım en sonunda bana özel olması gerektiğine kanaat getirip yarı html den yarı diğer türde bunu yaptım çünkü normalde hem paint hem photoshop hemde genetor sitelerini birarada kullanıyorum yokluktan doğdu bu header yani.
Ama çok içime sindi ,eklenti yapmıcam başka zaten sidebar a.Bu arada her kelimenin terimin türkçesi olmadığı için mecburen kullanıyorum yoksa bu tarzancadan nefret ediyorum ben:(
Ama artık utanmıcam en azından değiştirip durmaktan temamı:)
E sade yaapp diye isyan eden dostumda beğendi geçtik sınıfı,sağolsun desteklerinden ötürü:)

Neyse akşam oğluşum geldi evde şu ağzı diş sularından var ama diadan aldım tabii gayet ekonomik ve 500ml, çok bilmiş oğluşum dün babanesine aldırtmış c...e marka 250ml ve bizimkinin iki katı fiyata:))
Birde meraklı ve her konuyu 45 dk anlatabilme ve üzerinde tez hazırlarcasına konuşabilme yeteneği var ki arada bayılırsanız çaktırmamak gerek getirdi ikisinide masaya bu nası kokuyo bakalım mı,nası kullanlıyo bakalım mı,
Cadıya malzeme çıktı tabi hemen

cadı-Ben dün babanecimden 1ytl bilem isteye kıyamazken (yalaaannn) bu gargararagorgor yapıp tükürcek diye bak5ytl harcatmış görün

bendeniz-Sus be cadı,e oğlum ama hakikaten seninkinin 1000ml si 20ytl bunun 5 yazık değil mi

oğluş-E ama bu marka daha iyi annecim (daha şimdiden aklı fikri markada)

cadı-Heee ben var ya o kadar parayı vercem tükürmem onu yutarım sen de yut(kardeşine diyo cani:)

Beş dakika sonra da reşit olcam az kaldı modunda haber izliyo cadoloz,gençleri koruma kanun tasarısıyla ilgili bir haber var,
-Ayy hele şükür devletim beni 6 aylığına koruyabilicek,ondan sonra seyredin beni sizz (6 bastırarak ve anırarak söylenir,ama kime söker?)
-Kızım reşide de olsan boş,bizim evde tek diplomanın sözü geçer,getir diplomayı öyle reşit sayıcaz.
-E en azından kanunlar tanıcak beni,oy bilem atabilicem,hıh

Çok uzattım bazı tavırları ve ses tonlamalı var ki anlatılır gibi değil görmeniz gerek videolarını yüklicem ve Marmaris maceralarımızı ama resim yükleyebildiğim zaman.Şimdi kısa bir bakım arası.
Görüşmek üzere

08 Ağustos 2008

HOTMAİL (MSN) HESABI KAPATMA

Ben bunu çok yapıyorum ama sevgili HAYAT sormuş yazayım dedim:))

MSN MİZİ KAPATIP (MASAÜSTÜNDEN)
MAİL HESABIMIZI AÇIYORUZ YA DA NETTEN TIKLIYORUZ
SEÇENEKLER-DİĞER SEÇNEKLERİ TIKLIYORUZ
(YA DA ESKİ SÜRÜMSE MAİL KUTUNUZ HESABINIZI GÖRÜNTÜLEYİN E)
SOL ÜSTTE HESAP BİLGİSİ,HEMEN ALTINDA AYARLAR SEKMESİNE TIKLAYIN,SONRAAA

"Genel görevler
* Ağ durumunu denetleyin
* Bize başvurun
* Görüşlerinizi bildirin
* Hesabınızı kapatın GÖRECEKSİNİZ
TABİİ Kİ BUNA TIKLIYOSUNUZ

DEVAM BUTONUNA TIKLIYORUZ EN SON HESABIMI KAPAT BUTONU ÇIKICAKTIR ONA TIKLIYORUZ İŞLEMİ BİTİRİYORUZ.
Hesabınızı silme talimatı verdikten sonra vazgeçmeniz halinde, 120 gün içerisinde hesabınız ile giriş yaparsanız silinme işlemi duruyor ama açmazsanız 30 gün içinde hesap kapanmış oluyor,sanırım 3 ay içinde adreslerde siliniyor ve 6 aydan sonra aynı adresi başkası alıp kullanabiliyor.

MSN KURMADAN MESSENGER ACMAK??

Tamam teknolojik konular sana mı kaldı diyebilirsiniz ama günlerdir yerleşik düzene geçemeyen ama formatada gidemeyen sevgili bilgisayarım bana yeni yollar öğretti,Ubuntuda msn yok,pidgin var ama alışık değiliz tabii e bazı yerlerde de msn açmak yasaktır mesela işyerlerinde.
Benim gibi bilmeyen varsa (kaldıysa) gerekebilir işinize yarar diye paylaşayım dedim.Kendi unutkanlığımdan değil yoksa hehe:P


GOOGLE A "HOTMAIL" YAZILIR
AÇILAN SAYFADAN "SIGN IN" YAZAN BAĞLANTIYA TIKLANIR,O DA ŞUDUR:
TIKLA
AÇILAN SAYFAYA ADRESİNİZ VE ŞİFRENİZ İTİNAYLA YAZILIR BÖYLECE MAİLLERİNİZE BAKABİLİRSİNİZ.

ŞİMDİ,MSN KURMADAN KULLANABİLMEK İÇİN SOL ALTTA BULUNAN "BUGÜN" BÖLÜMÜNE TIKLAMANIZ GEREK.


WEB-MESSENGER YAZAN YEŞİL ADAMIN OLDUĞU YERE TIKLAMALIYIZ,BUYRUN
TIK


SEÇENEKLERDEN TEPEDE POP UP ENGELİ ÇIKICAKTIR SAĞ TIKLAYIP İZİN VERİYORUZ
SIGN IN AS TAN DURMUNUZU AYARLIYOSUNUZ
YENİDEN PAROLANIZI SORAN BİR SAYFA GELİCEK,YAZIYORUUZZ
VEE İŞTE MSN MESSENGER KARŞINIZDA:)))
TIKLAYIN RESME BAK:d

SONRA MI?
SİZ MUTLU LERZAN MUTSUZ HEHEHE:p))
iğrençti kabul ediyorum

Neyse,birazdan bu şablon değişme faciasınada bir çözüm bulucam ve birdaha değiştirmicem ruh durumuma göre.

07 Ağustos 2008

MAİL VAR

Az önce maillerime bakarken gördüm ve müthiş buldum bunları,bağlantılara tıklayın lütfen;

Bu duvar resmi 216 ressam tarafindan
yapilmis.Resimin her karesi ayri
Bir ressam tarafindan yapildi.
Her karenin ustunu tiklayip o karenin alindigi resmin
bütününü gorebilirsiniz.
Hic bir karedeki resim aslinda büyük resimle
alakasi yok,kareler yerlerine (renk,sekil,ton.) olarak yerlestirilmis.
Mesela at'in gozune bir bakin..

06 Ağustos 2008

headers






http://www.smashingmagazine.com/2008/03/05/blog-headers-for-free-download/

BİRİ BENİ DURDURSUUUNNNN


Yazasım var,ama pc.mden ayrılamıyorum ki format attırmaya göndereyim
lakin ne fotoğraf yükleyebiliyorum ne msn açabiliyorum her açılış kapanışta yeniden kurulmaya çalışıyor ubuntu.Canım sıkılıyor yaa
Blog şablonlarına bakıyorum oynuyorum değiştiriyorum bi yandan deli bir dönemdeyim kesin tercihimi bulana kadar denicem kusura bakmayın.
Eeee her şeyde deneye bıraka seçemezsin değil mi,tadını çıkartayım bari;))

Sabah bridget ime kahvaltıya çıktım,hatta uyandırdım yoksa öğlene kadar yatacaklardı:)
Nermoşum canımın içi bütün neşemi yerine getirdi gene,telefonu artık çok yaşlanmış o yüzden yenisini almalıymış.Bri nin telefonu iyiymiş daha yaşıyomuş ama çok yoruyomuş onu kız o yüzden bozuluyomuş:)
Arada da "aayyy şimdi beni yazar bloguna bu" diyip gülüyo bana canım benim çok seviyorum iyiki burdalar yaa

Cadım ciddi düşünceler içinde bu ara dokunmayın yanarsınız modunda.Ama dün telefon alıp mest oldu gene,bi süre oyalanır kontür ve mesaj beklentisinde,rica edicez yardımlarınızı,numarası:0539... .. 61 hehehe:)))))))))

04 Ağustos 2008

HAYAT..


Kimi sevdiğin ve
kimi incittiğindir.
Kendin için
neler hissettiğindir.
Güven, mutluluk,
şefkattir.
Arkadaşlarına
destek olmak ve
nefretin yerine
sevgiyi koymaktır.
kıskançlığı yenmek,
önemsemeyi öğrenmek ve
güven geliştirmektir.
Ne dediğin ne demek istediğindir.
İnsanların sahip oldukları değil
,kendilerini olduğu gibi görmektir.
Herşeyden önemlisi,
hayatı başkalarının hayatını
olumlu yönde etkilemek için
kullanmayı seçmektir.
İşte hayat bu seçimden ibarettir.

*****************************

Söylediklerinize dikkat edin; düşüncelere dönüşür...
Düşüncelerinize dikkat edin; duygularınıza dönüşür...
Duygularınıza dikkat edin; davranışlarınıza dönüşür...
Davranışlarınıza dikkat edin; alışkanlıklarınıza dönüşür...
Alışkanlıklarınıza dikkat edin; değerlerinize dönüşür...
Değerlerinize dikkat edin; karakterinize dönüşür...
Karakterinize dikkat edin; kaderinize dönüşür...

Mahatma Ghandİ

02 Ağustos 2008

heyyyyy



100 uncu postumu havai fiseklerle kutlayasim vardi
hatta tam dogum gunume denk getiricektim ama mumkun olmadi marmariste

Sonra `ben geldim` e denk geldi heyecandan unuttum ve sonra o postu ikiye bolunce bu 102 oldu
iyiki gelmisim ve tanimisim blogger dunyasini
bana kattiginiz cook sey var ama siz bilmiyosunuz
ben ne kadar degersiz ve beceriksiz bulsamda yazdiklarimi
siz `icten ve karsilik beklemeden verdigin hersey senindir aslinda` sozunu hakli cikarircasina sevgi ve ilgiyle sarmaladiniz beni

cok seviyorum hepinizi cok tesekkurler hersey icin
nice binlerce yazilara

Oylesine geniş ki yüreğim bir deniz gibi,
güler yüzün bir güneş ışığınca
tatlı ve derin yalnızlığında,
dalganın dalgaya sessiz karıştığı yerde.
gece mi bastırdı? gün mü yoksa? bilmiyorum.
güler bana o tatlı o sevimli
güneş ışıltılı yüzün,
ben bir çocuk gibi mutluyum.

gece yarısı bir de rüzgar
yavaştan yavaştan pencereme çarpar.
bir sağnak başlamış inceden
damlar odama yavaşça.
mutluluğumun düşüdür benim,
rüzgar gibi yalar geçer yüreğimi.
bir buğudur o bakışında senin.
bir yağmur tadıyla sarar yüreğimi.

nietszche

vee buda kutlama temam begendiniz mi hehehe tabii gene gasu dan


not//klavyem bozuldu smiley bile yapamiyorum bu kara bulutlar cekilsin artik ama yaaa

01 Ağustos 2008

SELAM BEN GELDİMMM



Tatil bitti..her güzel şey gibi.
Bol bol güneşlendim,bronzlaştım,kendimle uzlaştım döndüm:))
Kitaplar okudum,müzik dinledim,gezdim, tekne turuna bile gittim becerip
(mucize bu) ve saçlarımı kestirdim kısacık:)
Baktım gelince 3 kg vermişim.!(temeem çok değil ama azıcıkta olsa kilo vermişim yaa yuppii:D)
Şikayet edicek bidolu şey de vardı ama olmazsa olmaz onlar hayatımızda değil mi?.
Bittiğine üzülmedim hatta 1 hafta daha kalacakken döndüm zira herşeyin olduğu gibi tatilinde fazlası zarar..yaramıyor bize:))
Her şeyden sıkılabilme gibi bir özelliğimiz var malum.
Ayrıca evimi çok özledim.Bülbül altın kafes misali..

Kötü haber.Pc cidden çöktü ve ubuntuyu kurmayı denedim(daha önce d diskine kurup kullanmıştım) bir hata var ama anlayamadım formata gitmesi gerek sanırım her iki sistemide kurdurup iyice alışmam gerek önce.Bu yüzden msn yok pidgin var,mail var.
Fotoğraf bile yükleyemedim bu yüzden çünkü çözemedim henüz her bişeylerini..
Sadece internete bağlanabiliyorum blog gezmelerine başladım ama zamanım az şimdilik.Yoruma boğucam sizi ve mail manyağı yapıcam ama söz:))
Bir arınma paklanma yerleşme başlamış durumda evde bu kadar uzun aradan sonra.Taşınıyorum sandım bugün bir an:((
Dışarıda yapılacak çok iş birikti,kimliğim bile kayıp çıkarttırmam gerek daha fazla ihmal etmesem iyi olacak.
Bol resimli ve uzun öykülerle dolu bir postta buluşmak üzere esenkalın...:)))))

---------------